30 Aralık 2009 Çarşamba

Müstahak...

Yeni yıl geliyor !..
Giden yıl ile bir sorunum olduğundan değil ama,
Yeni yıldan beklentilerim bir hayli fazla...
Gerçi bunlara beklenti demek de doğru mu, bilmiyorum,
Zira giden yılda onlarsız yapabildiğime göre,
Yeni yılda da aslında onlarsız yapabilirim...

Ama ben yine de yeni yılda nelerin nasıl gitmesini istediğimi biliyorum sanırım.
E zaten bilmiyorsam, sadece bildiğimi zannediyorduysum da,
Bana herşey "müstahak" !..

29 Aralık 2009 Salı

Ben Benden Çıktı...

Anlatacak ne de çok şeyim var,
Bir türlü başlayamıyorum Allah' ım !
Oysa hepsi içimde hazır,
Sadece sıralarını bekliyorlar,
Sahne alacakları anın gelmesini...

Öyle çok ki,
Söyleyeceklerim öyle çok ki Allah' ım !
Ama söylediğim zaman olacaklar mı korkutuyor nedir bilinmez,
Söylemeye çekiniyorum galiba biraz da...

Sevdim, söyleyemedim,
Kızdım ama içime çektim..
Ne yanlışı söyleyebildim bugüne kadar,
Ne de doğru bildiğimi...

Bu gece artık ben benden çıkıp,
Gecenin karanlığını dolaşmaya,
Ve de şehrin sessizliğini bozmaya çıkıyor.

Dedim ya, artık ben benden çıktı,
Sonunu düşünmeden yıllardır biriktirdikleri ile yola koyuldu...

28 Aralık 2009 Pazartesi

Yine, Yeni, Yeniden...

Yeni başlangıçlar her zaman korkutucu gelmiştir.
Şimdi daha da bir korkutuyor.
Ama sanırım başka çare yok, başka bir ilaç da..
O halde ne duruyorum, haydi bakalım !..
Bir insan hayatında kaç kez yapar ki,
Herşeyi çöpe atıp,
Sahip olduğu herşeyi,
Belki de bir daha onlara hiç sahip olmamacasına hepsiyle teker teker vedalaşıp,
Yeniden başlar herşeye...

26 Aralık 2009 Cumartesi

Long Time Sun Mantra...

May the long time sun,
Shine upon you.
All love surround you...
And the pure light within you,
Guide your way home...

18 Aralık 2009 Cuma

The Hill...

Walking up the hill tonight
when you have closed your eyes.
I wish I didn't have to make
all those mistakes and be wise.
Please try to be patient
and know that I'm still learning.
I'm sorry that you have to see
the strength inside me burning.

But where are you my angel now?
Don't you see me crying?
And I know that you can't do it all
but you can't say I'm not trying.
I'm on my knees in front of him
but he doesn't seem to see me.
With all his troubles on his mind
he's looking right through me.
And I'm letting myself down
beside this fire in you.
And I wish that you could see
that half my troubles too.

Looking at you sleeping
I'm with the man I know.
I'm sitting here weeping
while the hours pass so slow.
And I know that in the morning
I'll have to let you go
and you'll be just a man
once I used to know.
But for these past few days
someone I don't recognize.
This isn't all my fault.
when will you realize?

Looking at you leaving, I'm looking for a sign

13 Aralık 2009 Pazar

Akışına bırakmak hayatı, sorgusuz sualsiz, olduğu gibi...

Çok mu zor ki,
Hayattan geleni kabul etmek ?...

Hiçbir terazide tartmadan,
Ya da kalıba sokmadan,
Olduğu gibi teslim almak hediyeyi,
Ve içten teşekkür etmek,
Gerçekten hissederek, ve severek...

Hayatımızdaki değişikliklere direnmeden,
Hayattan geleni sevgiyle kabul etmek,
Ne olursa olsun,
Nasıl biterse bitsin,
Sadece hayatla birlikte akmak,
Ve kendimizi akışa bırakmak,
Güvenle, sevgiyle ve huzurla...

Gerçek yaşam böyle bir şey olsa gerek,
Doğal olan, ve hiçbir etki ya da beklentiden şekil değiştirmeden,
Yaşanabilecek en doğal hayat...

9 Aralık 2009 Çarşamba

Into The Wild...

Oh it's a mystery to me.
We have a greed, with which we have agreed...
and you think you have to want more than you need...
until you have it all, you won't be free.

Society, you're a crazy breed.
I hope you're not lonely, without me.

When you want more than you have, you think you need...
and when you think more then you want, your thoughts begin to bleed.
I think I need to find a bigger place...
cause when you have more than you think, you need more space.
Society, you're a crazy breed.
I hope you're not lonely, without me.
Society, crazy indeed...
I hope you're not lonely, without me.

There's those thinkin' more or less, less is more,
but if less is more, how you keepin' score?
It means for every point you make, your level drops.
Kinda like you're startin' from the top...
and you can't do that.

Society, you're a crazy breed.
I hope you're not lonely, without me.
Society, crazy indeed...
I hope you're not lonely, without me
Society, have mercy on me.
I hope you're not angry, if I disagree.
Society, crazy indeed.
I hope you're not lonely...
without me...

7 Aralık 2009 Pazartesi

Boşvermek mi, Yoksa Kabullenmek mi ???

Yoksa ikisi de aynı şey mi temelde ?

Yani bir olay olur, senin beklentilerini karşılamayan,
Seni tatmin etmeyen, hatta sende hayal kırıklığı yaratan,
İçini buran, ve birazcık da acıtan...

Herkes aynı şeyi söyler ardından,
"Boşver, takma kafana, canını sıkmaya değmez..."

"Canımı sıkmaya neyin değip neyin değmeyeceğini size mi soracağım yahu !..." demek gelir içinizden,
Ama o kişiyi ya da kişileri kırmamak için söyleyemezsiniz,
Ve acınız 3 kat daha artar...

Halbuki onların da niyeti kötü değildir,
Aslında sizin üzülmenize üzülüyordur onlar da,
Ve kendileri de becerememesine rağmen,
Aynı öğüdü size verirler,
"Boşver..."

Halbuki bence doğru yaklaşım,
"Hayattan ne gelirse, sevgiyle kabul et !".
Ama bu boşvermek değil kesinlikle,
Hayata karşı sonsuz sevgi ve güven duyarak,
Yaşanan herşeyi kabul etmek...

Belki de kendimi kandırıyorum sadece,
Ama bana iyi geliyor...

2 Aralık 2009 Çarşamba

Teslim olmak...

Hayata teslim olmak,
Ya da birine,
Belki de bir duyguya...

Korku, hırs, üzüntü, intikam...
Ama en güzeli galiba sevgiye teslim olmak.
Tabii yapabiliyorsan,
Elinden geliyorsa.
Zira bu hiç de kolay olmasa gerek,
Diğerlerini es geçip,
Korkusuzca,
Hırstan yoksun bir şekilde,
Üzülmeden,
Ve de intikamın ne olduğunu bile bilmeden,
Herkesi sevmek,
Hayata sevgi dolu bakabilmek.

Ama hepsinden en önemlisi,
Kendini sevebilmek...
Dolayısıyla kendine teslim olabilmek.
Kulaklarını kapatıp,
Kalbini açmak sadece...

Zor, çok zor, ama imkansız değil...

1 Aralık 2009 Salı

Gülleri Duyabilir miyiz ki ?

Hangi cevabın doğru olduğuna kim karar veriyor ?

Hangi inancın ya da hangi cevabın doğru olduğunun bir önemi yok.
Önemli olan, senin neye inandığın.
Sor kendine, de ki : "Ben hangisine inanıyorum ?"
İşte bu kadar basit.
Eğer cevabın "Güller konuşamaz !" ise, bu da güzel, bunun için kimse seni ayıplamaz.
Güllerin konuştuğuna inanmayanlar olmalı ki, güllerin konuştuğuna inananlar olabilsin.
Gündüz, gece varolduğu için vardır, gece de gündüz varolduğu için...
"Gece mi daha güzel, gündüz mü ?" diye sormak yerine, sen hangisinde yaşıyorsun, kendine bunu sor.
"Gülleri duyabileceğime inanıyor muyum ?" diye sor kendine.

Ama bu soruyu mutlaka sormalısın. Çünkü cevabının "Hayır" olduğunu bilirsen, bahçede yürümek zorunda kalmazsın; orada yaşayabileceğin zorluklara, hayal kırıklıklarına, başarısızlıklara katlanmak zorunda kalmazsın.
Beni dinlemek zorunda kalmazsın.
"Konuşacak da duyacağım..." diye haftalarca, aylarca, hatta belki de yıllarca bir gülün karşısına geçip beklemek zorunda kalmazsın.
Herşey çok daha rahat, çok daha kolay ollur senin için.
Sabahın erken saatinde bahçeye inmek yerine, sıcak yatağında bütün gün uyuyabilirsin mesela.
Nasıl, bu çok daha keyifli olurdu, değil mi ?

* Serdar Özkan' ın "Kayıp Gül" isimli harika kitabından bir alıntı...