29 Ağustos 2010 Pazar

Hayat Seçimlerden Ibaret de Madem, Neden Hep Zor Olanı Seçiyoruz...

Ve bunu ısrarla yapmaya devam ediyoruz.
Halbuki kolay olanı yapmak aslında o kadar da kötü değil ki.
Ama tabi bize küçüklüğümüzden itibaren öğrettikleri şey bu,
"Hayatta hiç bir şey bu kadar kolay olamaz !" ya da bir başka versiyonu da
"Bak gördün mü, yine kolay yolu seçti !" gibi..
Sanki kolay yolu seçmek bir kaçışmış gibi şartlandırıldık hep.

Ben de bugüne kadar çoğu zaman zor olanı başarmaya çalıştım hep.
Ama şimdi görüyorum ki,
Zor olanı oldurmaya çalışırken harcadığım emek ve sonunda elde ettiğim sonuç beni mutlu etmiyor,
Ve sonunda mutlaka bir hayal kırıklığı yaşıyorum.

Dolayısıyla da bundan sonra kim ne derse desin,
Ben kolay olanı seçiyorum kardeşim.
Ve biraz da bunu deniyorum...

17 Ağustos 2010 Salı

Her Istediğimiz Olmuyor Işte Şu Hayatta !!!

Israr etmenin anlamı yok.

Ve eğer bir şeyi çok istemene rağmen olmadığını görüyor, ve de "Ama çok istiyorum olmasını, neden olmuyor ?" diye soruyorsan,
Bil ki evrenin seninle ilgili başka planları olduğu içindir.

Öte yanda da evren seni o kadar iyi duymakta ve de isteklerini o kadar iyi gözetmektedir ki,
Ol-dur-madığı (!) bir şeyin ille de olmasının istendiği durumda,
Isteğe karşı daha fazla direnmeyerek sana istediğini de verir.

Ama senin o isteğin bil ki seni bir adım dahi ileri götürmeyecektir,
Çünkü senin için yazılan senaryoda senin rolün aslında başkadır,
Sen sadece şımarık çocuklar gibi başkasının rolüne de sulanırsın.
Ve evren ise o kadar anlayışlı bir yönetmendir ki,
Istediğin rolü oynaman için istediğin o fırsatı da sana verir.
Sonunun ne olacağını o biliyordur zaten,
Sadece senin de yaşayarak anlaman için bu "zaman kaybını" senin adına da göze alır.
Çünkü evren için aslında zaman diye de bir şey yoktur,
Zira her şey tam yerinde ve de zamanındadır.
Ve de bu senaryoda herkesin rolü baştan yazılmıştır.
Olan olayların hiçbiri de öyle "doğaçlama" değildir.
Tabii ki rolünü unutup doğaçlamaya kayanlar da olur,
Ama sonunda bir şekilde herkes rolünü hatırlayacaktır.

Ve hatırladığında,
Rolünü nasıl taçlandıracağıdır önemli olan...

15 Ağustos 2010 Pazar

"Canım ne istediyse yaptım, içimden ne geldiyse söyledim"...

Diyebilsem şu hayatta,
Başka da birşey istemem...
Daha ne isteyeyim ki,
Zaten istediğim herşeyi yapmış ve söylemişim,
Gerisi yok, dahası yok, fazlası yok,
Hepsi bu,
Ve de bu bana yetmiş belli ki...

12 Ağustos 2010 Perşembe

Hoşçakal !...

Ve de sevgiyle kal...
Seni seven ve sana gerçekten değer verenlere tanı artık o şansı,
Seninle oynayan ve sadece zamanını çalanlara değil.
Geçmiş yaşananları bırak artık,
Ve de üzüntülerinden kurtul.
Önünde harika bir gelecek seni bekliyor.
Ama şu anda mutluluğu, saf ve herşeyden bağımsız mutluluğu tatmadıkça,
O gelecek de hiç gelmeyecek.
Çünkü hayalini kurduğun sevgi ve huzur dolu o mutluluk aslında şu anda önünde duruyor.
Tek yapman gereken, taa uzaklarda aradığın o mutluluğun tam da önünde durduğunu farketmek,
Ve de onu avuçlarının içine almak,
Yargılamadan ve de sorgulamadan,
Olduğu haliyle...

Bu bir yolculuk, bunu unutma.
Ve yolculuğun her anının tadını çıkar.
Çünkü yolculuğun bitip de gideceğin yere vardığında, karşılaşacağın şey şu anda olduğun yerden farklı bir yer olmayacak...

Hoşçakal...

1 Ağustos 2010 Pazar

Aslında Değişen Bir Şey Yok !

Oysa sen değiştiğini sanırsın, yepyeni bir sayfa açtığını, ve artık o eskiden yaşadıklarının karşına bir daha hiç çıkmayacağına inandırırsın kendini.
Ama sonra anlarsın ki, aslında değişen hiç bir şey yoktur, çünkü sen değişmemişsindir.
Ve o zaman farkına varırsın ki, eskiden aynı şekilde tepki verdiğin olaylar ve davranışlar karşısında hala aynı tepkileri vererek aslında yerinde saymaktan başka bir şey yapmamışsındır.
O yüzden ilerlemek mümkün olmamıştır.
Ama her zaman bir yol vardır, ve önemli olan da o yolu görebilmek.
Ve bu sefer o hep ilk görünen yolu seçmemek daha akıllıca olacaktır, çünkü her seferinde ilk gördüğün o yola girerek hep aynı yolu gitmişsindir.
Bu sefer seçilecek yol, diğeri gibi en geniş, en temiz, en eğimsiz yol değil, toprak, dar ve patika yoldur belki de, kim bilir...