31 Ağustos 2009 Pazartesi

Yolculuk


Mutluluğu aramak diye bir şey var mı, çok emin değilim, çünkü mutluluk yaparak olacak bir şey değil galiba...
Ne zaman mutlu olmak istediğimi düşünüp bir şeyler yapma ihtiyacı hissetsem, sonunda daha mutsuz olduğumu farkettim.
Ama bunu düşünmeden sadece iyi vakit geçirmeye, sevdiğim şeyleri yapmaya odaklansam, birlikte olmaktan keyif aldığım arkadaşlarla ya da sevdiklerimle beraber bir şeyler yapsam, işte o zaman mutlu olduğumu farkettim.
İşte bu yüzden de mutluluğu ulaşılacak bir hedef, ona ulaşıncaya kadar yaşanılanları da hedefe giden yol olarak değil, mutluluğu o yolda yaşanan herşeyin bir toplamı olarak görmek, benim mutluluk tanımım...

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Cumartesi gezmesi...

Bugün harika bir gün yine...
Arkadaşlarla edilen kahvaltı, ardından hepberaber içilen kahveler, koyu bir sohbet, arkasından yenen nefis hamburger...
Eğlenmek, sevdiğin insanlarla, doyasıya, hiçbir limit koymadan, başkasına bağımlı kalmadan, sadece istediğini yapmak...
Bugün de her gün gibi, yarın da bugün gibi, sevgi dolu, mutluluk dolu, bol neşe ve eğlence dolu...

28 Ağustos 2009 Cuma

Sadece 2 seçenek...


Günümü nasıl geçirmek istediğimle ilgili önümde iki seçenek var :

Ya asık suratlı, mutsuz ve herşeyde bir kusur arayarak günümü negatif geçirmeyi seçeceğim, ve gün boyu herşey ters gidecek, hiçbir istediğim gerçekleşmeyecek, beklediğim telefon gelmeyecek, yolda taksi bulamayacağım, metroyu kaçıracağım ve bunun gibi daha pek çok şey beni daha da mutsuz edecek, ve akşam yatağa yattığımda bugünü bir daha hatırlamak bile istemeyeceğim.

Ya da günümü mutlu, keyifli, huzurlu, sevgi ve aşk dolu geçirmeyi seçeceğim, ve gün boyu herşey istediğim gibi olacak. Beklediğim telefon günün ilk saatlerinde gelecek, gün içinde karşılaştığım herkes sanki hayatımı kkolaylaştırmak için birbirleriyle mücadele edercesine bana yardımcı olacak, sevdiğim ve değer verdiğim kişilerin harika sürprizleriyle dolu bir gün geçireceğim.
Seçim benim, ve ben ikincisini seçiyorum. Güleryüzlü olmayı, ve gün boyunca hayatın bana getireceği tüm güzellikleri yaşamayı, evrenin benim için hazırlayacağı sürprizleri bekleyerek harika bir gün geçirmeyi seçiyorum.

Ya siz, siz hangisini seçiyorsunuz ?..

18 Ağustos 2009 Salı

Kendine izin ver !...

Çoğu zaman yaptığımız bir şey galiba, gerçekten ne istediğimize bakmadan ve de içimizin bize söylediklerini duymazdan gelerek sadece bize doğru gibi görünen şeyleri yapmak, onları yaparken de "mutluy-muş" ve bunu gerçekten "istiyor-muş" gibi görünmek...

Ama üzerinden zaman geçer, istediğimizi sandığımız şeyin aslında istediğimiz şey olmadığını anlarız, ama buna rağmen ısrar ederiz, "hayır ben bunu istiyorum, başta bunu isterken de bunun farkındaydım, şimdi de farkındayım, sadece şu anda falanca konular beni biraz fazla yordu, o yüzden sıkıntılarım var, yoksa seçimimle ilgili herhangi bir şüphem yok!!!" diyerek de içimizin istediğini görmezden gelmeye ve aklımızın bizim için seçmiş olduğu ile, içimiz ve dolayısıyla biz mutlu olamasak bile mutlu olmaya çalışmakla geçip gider ömrümüz.

"Hayır, ben yanlış bir seçim yaptım, ama artık neyi istediğimi biliyorum" diyerek kendini yeni fırsatlara açabilenimiz o kadar az ki, ve bunu yapma cesareti gösterebilenler de "acaba doğru mu yapıyorum, yoksa önceden daha mı iyiydim?" gibisinden gelgitleri o kadar sık yaşıyor ki...

Ve asıl olan, aslında hiçbir şeyi yaşamadan bilemeyeceğimiz galiba.

Bilmeye çalışmanın hiçbir faydası da yok, çünkü ne yaparsak yapalım, bilemiyoruz, sadece bildiğimizi sanıyoruz. Ama bildiğini sanıp yanlış yapmak yerine, ilk baştan itibaren bilmediğini kabul edip ne yaşanacaksa onu deneyimleme cesareti gösterip sonunda hüsran bile olsa, bunu bir deneyim olarak kabul edip önüne bakabilmek, çok daha sağlıklı galiba.

Zaten biz kendimize bunun için izin vermezsek, kim bize bu izni verebilir ki...