8 Mart 2010 Pazartesi

Neyin Ne Olduğunu Ve Ne Olacağını Bilmiyorum, Ama Sanırım Hoşuma Gidiyor Bu Durum...

Bakıyorum da şu son 2 yılda yaşadıklarıma, ne olacağını bildiğimi zannettiğim hiçbir şeyi bilmiyormuşum meğer, daha doğrusu bildiğimi zannettiğim herşeyi aslında yanlış biliyormuşum.

Hayat öyle zamanlarda karşına öyle olaylar ve insanlar çıkarıyor ki, "Bir dakika, ben buna hazır değildim henüz !" diyesi geliyor insanın.
Ama işin güzelliği, hayatı filmi durdurur gibi durdurup daha sonra kaldığımız yerden yaşamaya devam etme şansımızın olmaması.

O an bir karar vermemiz gerekiyor, bir seçim yapıyoruz, ve sonra da yaptığımız seçimin sonuçlarını yaşıyoruz.
Olay bu kadar basit aslında.
Öyle büyütmeye ya da "şöyle yaparsam böyle olabilir, öyle olduğunda da bunu ederim, böylece şuna ulaşırım.." gibisinden senaryolara ve hayatı formüle etmeye hiç gerek yok.

Belki de sırf bu yüzden biz değil miyiz, canımız istemediği halde sıkıcı olacağını bile bile birtakım yemeklere ya da arkadaş toplantılarına sürüne sürüne de olsa giden, "Belki biri çıkar karşıma, belli mi olur !" ya da "Istemesem de ne kaybederim canım, en kötü gider, yarım saat sonra çıkarım..." diyerek kendimizi aslında o kişiyle karşılaşmayacağımızı ya da o fırsatın karşımıza o yerde çıkmayacağını bile bile "Ya çıkarsa ?" umuduyla kendimizi kandırmaya devam ederiz.
Aslında böyle yapmakta da sorun yok, taa ki istemeye istemeye gittiğimiz o yemekten ya da arkadaş toplantısından "Tüh yaa, bak gördün mü, yine olmadı, son derece sıkıcı bir yemek yiyip geri döndüm, hiç gitmeyecektim zaten, evde oturup o filmi seyredecektim..." gibisinden kendine kızmalar ve kendini cezalandırmalarla geri dönüp de, gitme kararımızın acısını yine kendimizden çıkarıncaya kadar...

Ama madem yoğun istek var, ben size hayatın formülünü şöyle vereyim isterseniz :

Hayattan alacağınız keyif = Deneyimleriniz x (1/ego)

Varın bu formülün yorumunu da bir zahmet siz yapıverin...

Bu arada, formülün tüm kullanım hakları tarafıma aittir, ve bilin ki tarafımdan evrene tasdik ettirilmiştir. Yani kalkıp "Amaaan canım, nereden haberi olacak, ben bunu şurada kullanırım, acaip de karizma ve para yaparım, hahaaaayyyt, eline sağlık Memo !" deseniz de, bilin ki formül bana evrensel yollarla bağlı, ve benim hiçbir şey yapmama gerek yok...

Gerçekten bilmiyorum, ama artık bilmemek beni rahatsız etmiyor. Çünkü egoyu sıfıra yaklaştırdıkça, hayattan daha büyük keyif aldığımı anladım...

4 Mart 2010 Perşembe

Yarın Ne Hissedeceğimizi Bugünden Bilmediğimiz Sürece, Hiçbir Konuda Söz Veremeyiz...

Insan, tepkisel bir varlıktır, ve olaylar ya da kişiler karşısında varlığını, olaylara ve kişilere verdiği tepkiler çerçevesinde ispatlamak gibi bir kişisel davranış alışkanlığı geliştirmiştir.
Işte tam da bu yüzdendir ki, tepkisel varlıklar olarak yaşadığımız sürece, yarın hakkında vereceğimiz tüm kararlar yalandan ibaret olacaktır, zira yarın ne yapmak isteyeceğimizi ve yarın ne hissedeceğimizi bugünden hiçbirimiz bilmiyoruz.
E böyle olunca da, bugünden yarın için ya da 1 hafta sonrası için çevremizdeki kişilere birtakım sözler veriyoruz, fakat aradan geçen süre içerisinde biz değiştiğimiz ve o gün geldiğinde, sözü verdiğimiz güne göre bambaşka biri haline geldiğimiz için sözü verdiğimiz gündekinden bambaşka hislere sahip olduğumuz için de, ya sözümüzü tutamıyoruz, ya da her türlü can çakişmemize ve kendimize zamanı zehir etmemize rağmen sözümüzü tutuyor fakat keyifle geçireceğimiz o zamanın bitip tükenmesi için de bir yandan dakikaları sayıyoruz.
Dolayısıyla geleceğimizi kendimizin yaratacağını bilene kadar, geleceğimizin nasıl olacağını bilemeyiz. Geleceğimizin nasıl olacağını bilemediğimiz durumda da, aslında hiçbir konuda söz veremeyiz, vermemeliyiz.

Tepkisel olmak yerine yaratıcı olduğumuz, kendi gerçeğimizi yarattığımız ve sadece istediklerimize odaklandığımız zaman, yarın ne isteyeceğimizi ve nasıl hissedeceğimizi bilebilir, bu sayede de yarın ya da daha sonrası için sözler verebiliriz.

Bu yüzden bu saatten sonra kimse benden hiçbir konuda söz vermemi beklemesin lütfen, zira size söz veriyorsam bilin ki o sözü tutmayacağımdandır...

3 Mart 2010 Çarşamba

Hangi Limana Doğru Gittiğini Bilmiyorsan, Senin Için Hiçbir Rüzgar Doğru Değildir !...

Bu aralar çevremdeki o kadar kişiden duyuyorum ki, "Ne yapmak istediğimi bilmiyorum, Memo !" ya da "Çok mutsuzum ama beni neyin mutlu edeceğini de bilmiyorum, Memo !" laflarını...
Tabi bana bu cümlelerle gelen insanların hayallerini o anda alt üst etmemek, ve uçurumun kenarına gelmişken son bir temasla kendilerini aşağıya bırakmalarına sebebiyet vermemek için "Valla ben de bilmiyorum, o yüzden sana ne desem boş !" diyemiyorum.
Onun yerine "Belki de şu anda bilmen gerekmiyordur, belki henüz zamanın gelmemiştir, ama hayata inan, kendine güven, mutlaka bileceksin..." demeyi tercih ediyorum.
Bu biraz da tatminsizliğimizin, herşeyi çok çabuk tüketmemizin bir sonucu galiba.
Sevgiyi de, mutluluğu da, beraberliklerimizi de, ya da içinde bulunduğumuz bolluğu da o kadar hızlı tüketiyor, ve sahip olduklarımıza çok kısa bir süre sonra öylesine alışıyoruz ki, bunlar zaten hayatımızın bir parçasıymış, sanki onlara sahip olmak için eşek gibi biz çalışmamışız, biz uğraşmamışız, biz yıllarımızı harcamamışız gibi davranmaya başlıyoruz.
Tabii bu da beraberinde hedefsizliği, ve dolayısıyla da "ben ne yapmak istediğimi bilmiyorum !" u getiriyor.
Aslında ne yapmak istediğini gayet iyi biliyorsun, ve hatta şu anda da onu yapıyorsun.
O yüzden bırak artık " Aaaaa hiç farkında değilim, gerçekten mi ?" ayaklarını..
Sen ne istiyorsan onu yapıyor, ve onu yaşıyorsun. Ama eğer yaşadığından memnun değilsen, o zaman başkasını suçlama, ya da topu taca atma.
Çünkü sen başkasının hayatını yaşamıyorsun, bu hayat senin hayatın, ve sen nasıl yaşamayı istediysen, şu anda aynen onu yaşıyorsun...