4 Şubat 2010 Perşembe

Yapmak mı Zor, Yoksa Olmak mı ?

"Tabii ki yapmak !" ,
Ya da,
"Aman canııımmm, soruya bak, çok saçma, ne demek yapmak mı yoksa olmak mı ? Zaten yapmadan nasıl olucan ki akıllım !"
Belki de
"Onu bunu boşver de, ne olacak senin bu halin, ne zaman halledicen bilmem neyi ?" gibisinden "hiiiiiiççççç girme abicim o konulara, benim de kafamı daha fazla karıştırma, zaten senin söylediğin o kitapları okuya okuya kitap okumaktan soğudum, ne oğlum öyle, yok çekim yasası, yok benzer benzeri çeker, ne dilersen ona sahip olursun...Bırak hocam bunları, çekim yasası ay başında evin kirasını ödüyor mu, ya da kredi kartı ödemesi geldiğinde "bu ay benim yerime evren ödesin!" diyebiliyor musun ?" türü düşünceler, tepkiler ya da dile gelmeyen ama karşınızdakinin gözlerinden çok belirgin şekilde okuyabildiğiniz anlık hislerdir bunlar...

Peki nereden çıktı şimdi "yapmak" ya da "olmak" ikilemi ?
Ya da gerçekten böyle bir ikilem var mı şu hayatta ?

Bugüne kadar pek çok şey yaptık, ve bunların hepsini de birşeyler olabilmek için yaptık durduk.
Iyi bir öğrenim hayatı geçirip "üniversite diplomalı mezun" olabilmek için yıllarca çalıştık, ailelerimiz hatırı sayılır belki de ufak bir servet harcadı bizim için.
Tabii ki "üniversite diplomalı mezun" oluşumuz bize sonraki yıllarda pek çok kapı açtı, hayatımızı kolaylaştırdı.
Iyi şirketlere girip düzgün bir iş sahibi olmamız, bu sayede geçimimizi sağlamamız mümkün oldu.

Peki sonra ne oldu da, yıllar boyunca yaptıklarımızın sonunda aslında yapmak istediğimizin gerçekten bu olup olmadığını sorgulamaya başladık ?
Belki bahsettiğim bu kişiler sayıca pek fazla değil, ama diğer yandan etrafıma baktığımda en azından benim çevremde sayılarının hiç de azımsanamayacak kadar olduğunu da söylemeliyim.

Şu hayatta olmak istediğimiz şey nedir ?

Küçükken hiç kuşkuşuz hepimizin olmak istediği bir şeyler vardır. Kimimiz için bu polis olmaktır, kimimiz için ise doktor. Bazılarımız olaya daha o yaştan maddi açıdan yaklaşır ve "zengin" cevabını verirken, kimimiz ise daha o yaştan içindeki yaratıcı ve naif ruh halini kabul etme yolunda ufak da olsa bir adım atar ve "sanatçı" der. En sevdiğim cevap ise kesinlikle ve kesinlikle "anne" ya da "baba" cevabıdır, ve benim çevremde bu cevabı veren bir arkadaşım vardı çocukluk yıllarımda.
O zaman tabi bana çok anlamsız gelmişti bu cevap. Şimdi şimdi anlıyorum ki, o arkadaşım o zamanlarda biliyordu, "baba" olmanın herşeyin çok ötesinde ulaşılabilecek en yüce ve insanı tatmin edecek nokta olduğunu, mutluluk kaynağı olduğunu.

Benim çevremde hiç duymadığım, ve bugün düşündüğümde en azından bundan sonrası için kendimle ilgili söyleyebildiğim tek şey var ki, ben MUTLU olmak istiyorum. Ve mutlu olmak için de, artık yeni bir yol denemeye karar verdim, özellikle bir şey yapmıyorum !...

Ve enteresan bir şekilde, sadece olanı kabul ettiğimde, iyi ya da kötü diye yargılamadan, insanları olduğu gibi kabul edip onları değiştirmeye çalışmadan, ve de günün sonunda yaşadıklarım için -her ne yaşadıysam, beni üzen, ya da mutlu eden, sinirlendiren ya da umutlandıran her şey için- kendime ve evrene teşekkür ettiğimde, çok huzurlu bir uyku uyuduğumu ve ertesi sabah da güne son derece mutlu bir Memo olarak başladığımı farkettim.

Bu yüzden de ben diyorum ki, yapmak kolay olan, ve yapmanın olmaya faydası var ama yaparak olmanın garantisi asla ve asla yok.
Zor olan ise "olmak", ve belki de olmayı bu kadar zorlaştıran da, bizim "önce birşeyler yapmak lazım" şeklindeki düşünce kalıbımızdır.
Belki de bir süre için bu kalıbı bir kenara koyarak, başka bir şey denenebilir, tabii benim gibi başka bir yol arayışı içindeyseniz.
Yoksa bugüne kadar nasıl geldiyseniz, aynen devam edin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder