23 Eylül 2009 Çarşamba

Kaç kaç nereye kadar, bir yerde durucam elbet...

Ne zamandır kaçasım var, herkesten ve her yerden.
Yanımda sadece birkaç kitap, bir de ipod...
Alıp başımı şöyle uzaklara gitsem,
Ve bir deniz kenarında dursam.

Şöyle ufak, ama şirin bir motelde geceyi geçirsem.
Motelin bahçesinde denize nazır bir masaya kurulsam.
Öyle çok fazla çeşit istemem, bana bir dilim beyaz peynir yanında da kavun,
Ama tatlıysa getiriver, yoksa kalsın.
Biraz deniz börülcesi, biraz da ezme yeter.

Bir ufak içerim bütün gece, zaten 4-5 duble bişey çıkıyor, Tekirdağ tabii ki.
Sen bunları getir, ben başlayayım hele, sonrasına bakarız...
Yol da yordu zaten, şimdi nasıl güzel gelir rakı.
Şerbet gibi, öyle fazla buz da koymayacan, tadını bozuyo zira...

Hele bi annemlere haber vereyim, iyi olduğumu,
Ondan sonra telefonu da kapatıcam,
Kimse ulaşamasın bana.

Hahhhhh, getir getir, suyun soğuk ama di mi, sıcak suyla hiç çekilmez bu rakı..
Koy koy, bardağın yarısına kadar doldur rakıyı, üzerinde onun yarısı kadar da su koyuver.
Bir de buz atıver sana zahmet, eyvallah, sağolasın...
Haydi bakalım, sağlığıma...

Kaçışımın bu ilk gecesinde, denize karşı, hava da nefis, o kadar açık ki,
Hiç öyle ışıkları yakmaya da gerek yok aslında, yıldızlar yeterince aydınlatıyo etrafı.
Bu kaçış beni nereye kadar götürecek, göreceğiz.
Belki üç gün, belki de otuzüç..
Ve nereye kadar gideceğim de meçhul.

Ama ben diyorum ki, hazır madem çıktım yola,
Madem bir sürü şeyi geride bıraktım, sırf aradığımı bulma amacıyla,
Ki ne aradığımı da bilmiyorum, ama bu yolculukta onu da bulacağımı umuyorum..
Bulana kadar, yola devam...

1 yorum: