24 Eylül 2009 Perşembe

Özür dilerim hayat senden...

Evet evet, çok özür dilerim,
Yaptıklarımdan, ve de yapmadıklarımdan ötürü çok pişmanım.
Ama sen de bana pek yardımcı olmadın, yanlışsam düzelt lütfen...

Çocuktum, küçüktüm, ya da böylesi daha kolay geliyor insana.
Ama daha o zamanlarda başlamış meğer,
Taşıyabileceğinden daha fazlasını taşımaya çalışmak,
Olduğundan farklı biri gibi görünmeye uğraşmak,
İçinden geleni söyleyemeden, içinden geldiği gibi davranamadan,
Herkesin senden beklediği gibi davranmak...

Ne komik, oysa çocukken "tek sorumluluğun derslerine çalışmak ve iyi notlar almak" der ya hep aileler.
Demek ki ben kendi kendime yaratmışım bir sürü ilave SORUMLULUĞU, ve de SORUN-LULUĞU.
Oysa ben çocuğum yahu, ne işim olur öyle şeylerle,
Hem benim kafam bile almaz ki öyle şeyleri...

Acısı şimdi çıkıyor işte,
Tam hayatının kontrolünü eline aldığını sandığın anda,
"Hooop, bi dakka birader, geçmişten gelen ve açıklanması gereken bir sürü konu var, bunları kim cevaplayacak ???" diye içinden bir ses seni olduğun yere yapıştırıverir.
Ve eğer şanslıysan,
Bu iç ses sana 30-35 yaşlarındayken seslenir, hadi bilemedin 40.
Yoksa daha sonra seslendimi, o sesi duyabileceğini bile zannetmiyorum.
Ve görüyorum ki, çevremde o sesini hiç duymamış öyle çok insan var ki.
Ya da duymuş, ama o duymamazlıktan geliyor.
Belki de o sesi, üst kattaki komşunun sesi zannediyor...

Peki, sesi duyduk, e sonra n'olacak ?
Valla benim anladığım, o ses habire birşeyler fısıldıyor,
Hatta bazen işi gevezeliğe vuruyor...
Ha bir de bazen o ses düşüncelerle karışıyor, zaten en kötüsü de bu.
Çünkü düşüncelerimle o iç ses birbirine girdi mi,
Hangisi doğru söylüyor, hangi ses hangisininki, ayırt etmesi çok zor...

Dolayısıyla ey hayat,
Biraz beceriksiz olabilirim, kabul.
Ama niyetim iyi, buna emin olabilirsin.
Bu yüzden de çok yorulduğum anlarda en azından,
Biraz yardım etsen diyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder