12 Ocak 2010 Salı

Kendini Sevmekle Başlar Herşey !...

Herşey bir anda oluvermişti !

Önce yıllar süren birlikteliği bitmiş, hem de tek bir cümleyle, başka hiçbir açıklama olmadan, ne bir tartışma, ne bir kavga ya da sorunun üstesinden gelme çabası...

Son on yılını biriyle birlikte geçridiğinden olsa gerek, ertesi gün itibarıyla hiç tanımadığı yeni bir dünyada, dilini bilmediği insanlarla iletişim kurup, bir şekilde hayatını devam ettirmesi gerekiyordu.

Ama yıkımlar bununla da bitmedi !

Kısa bir süre sonra, bu sefer de uzun süredir yaptığı işinden ayrılması gerekti.

Peki ama neden tüm bu olaylar ardı ardına hep onu buluyordu ?

Bir acısı daha dinmemişken üzerine eklenen yeni başka bir acının nedeni neydi ?

Yoksa hayatı boyunca hep yanlış şeyler mi yapmıştı başkalarına, dolayısıyla hayat o insanların intikamını mı alıyordu ondan ?

Belki de birileri ona bir oyun oynuyordu. Evet evet, bu olsa olsa kötü bir şaka olmalıydı. Bir süre sonra bunu planlayanlar ortaya çıkacak, ve bunun bir şaka olduğunu söyleyeceklerdi ona.

Ama ne zaman ?

Neden hala bekliyorlar ?

Daha ne kadar acı çekmesi gerekiyor ?

Tam bu duygularla kafası karışık bir halde evinin yakınlarındaki parkta sabah yürüyüşünü yaparken, aslında her sabah gördüğü, ama daha önce hiç bu kadar yakından gözlemlemediği bir şeye takıldı gözü.

Parkın sevimli tekir kedisi, gelen kışın da etkisiyle tüyleri de bir hayli artmış ve kabarmış.

Ama parklarda yaşam zor. Bu zorluk onu da etkilemiş olsa gerek. Tüyleri temiz görünmekle birlikte yumak yumak olmuş. Muhtemelen dün gece akşam yemeği bulmak için çöp kutularının içine dalıp çıkmaktan rengi de kararmış.

Tam onun bu haline acımaya başlamıştı ki, o an gözünün önünde dünyanın en büyük mucizesi gerçekleşti, ve tekir parkın çimenlerinde koşmaya başladı, biraz ileride durup kendini çimenlere öylece bıraktı. Başladı çimenlerin üzerinde bir o yana, bir bu yana yuvarlanmaya.

Biraz ileride güvercinler vardı, yerdeki simit kırıntılarının başında toplanmış, karınlarını doyuruyorlar.

Bunu gören tekir önce yere doğru, ön ayaklarının üzerinde öne eğildi, arka bacaklarıyla hızlı koşusuna hazırlığını yaptı, ve bir anda bir ok gibi ileriye, güvercinlere doğru fırladı.

Güvercinler oldukları yerde kanat çırparak yükseldiler, ve herbiri başka bir yöne dağıldı.

Tekir ise önce şöyle bir daire çizerek güvercinlerin simit kırıntılarını yediği bölgeyi kolaçan etti, ve güvercinlere de “ben buralardayım” dedikten sonra da geri dönüp sakin ve rahat adımlarla çimenlere geri döndü.

Uykusu mu geldi ne, birden olduğu yere bırakıverdi gövdesini, ve sanki herbir bacağını başka bir yöne çekiştiriyorlarmış gibi, başladı gerinmeye.

Tekirin herbir tüyünün elektrik verilmiş gibi havaya dikildiğini gördüğünde, gözlerine inanamadı. Mucizenin son noktası ise, tekirin o eşsiz esnemesiydi.

Hayatında gördüğü en rahatlatıcı, en dingin andı bu, bir canlının yaşayabileceği.

Ve o anda bir ses duydu, arkasından ona seslenen :

“Şuna baksana, ne kadar da seviyor kendini, öyle değil mi ? Umrunda bile değil, aç kalmış, ve de evsiz...”

O an herşey netleşmişti.

Ve artık nereden başlayacağını çok iyi biliyordu.

Tam da ihtiyacı olduğu anda, tam da bilmesi gerekeni...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder