7 Kasım 2009 Cumartesi

Arrivederci Napoli, Ciao Palermo...

Napoli' den, pek de aklım arkada kalmayarak ayrıldığımı itiraf etmeliyim.
Bir tek Giovanni, ve onun misafirperverliği, insanlara karşı inanılmaz sevimli ve babacan yaklaşımı, bir de Gino' nun yerinde yediğim inanılmaz pizzaların tadı damağımda kalarak, ama Palermo ve Sicilya' nın büyüsünü daha çooookkk önceden içimde hissederek, önce Giovanni' nin hostelinden ayrıldım, ayrılırken sizin için de selamı aldım, sonra da beni Palermo' ya götürecek olan feribotun yolunu tuttum.







Oldukça rahatsız bir gemi ve gece yolculuğunun ardından, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Palermo Limanına  geldik.





Henüz yeni yeni uyanmakta olan şehir, o haliyle bana bizim yazlık yerleri hatırlattı biraz, belki Bodrum, ama eski hali, ya da Kaş belki...

Hostelin yolunu tutarken daha o andan bu şehri çok seveceğimi hissettiğim için midir bilmiyorum, ama içimde birşeyler iyi şeyler olacağını ve çok iyi vakit geçireceğimi söylüyordu bana. Bu duygular içinde önce yolda çok şirin bir cafede kahvaltımı yaptım, hatta bu arada o kadar keyifliydim ki, puro bile yaktım :)



Kahvaltı sonrası saat 9 oldu, ve ben hostelin yolunu tuttum. Hosteli bulduğumda, ilk başta biraz endişelendiğimi itiraf etmeliyim, zira hostelin olduğu binanın girişi, bir hostelden ziyade daha çok yeni yaapılmakta olan bir bina inşaatına giriyormuşsunuz hissi veriyordu. Ama neyse, binanın 3.katındaki hostele girince bu his yerini Matthew ve Guiseppe' nin sıcak ve sevecen karşılamasıyla tamamıyla güven ve keyife bıraktı.

Hostele yerleşip, çevrede gezilip görülecek yerlerin neler ve nerelerde olduğu hakkında kısa bir oryantasyonun ardından, yeniden attım kendimi Palermo sokaklarına, uykusuz, yorgun ama mutlu ve huzurlu bir şekilde.





1591 yapımı Chiesa del Gesu



Ballaro Pazarı - muhteşem bir pazar, herşey o kadar ucuz ve taze ki, özellikle deniz mahsülleri...





Pallazzo Reale o dei Normanni - 1130 yılında Sicilya' nın ilk kralı olan Roger II tarafından yaptırılmış
Ama maalesef içeride fotoğraf çektirmiyorlar :(



Porta Nuova - 1420 yılında Palermo Kralı Alfonso' nun şehre girişini kutlamak ve ölümsüzleştirmek amacıyla yapılmış bu kapı




Katedral - 1000 yılında ilk olarak yapıldığı, fakat geçirdiği depremler dolayısıyla defalarca yıkıldığı, dolayısııyla sürekli renovasyonlar ve genişletmelerle bugünkü halini aldığı bilinen katedral, Hristiyanlığın ilk dönemleriyle kilise özelliği taşırken, daha sonraları Arapların etkisiyle bir camiye dönüşüyor, ama sonradan 1072' de yeniden kiliseye çevriliyor...

Katedrali de gördükten sonra acıkan karnımı doyurmak amacııyla çok yakındaki Carlo V isimli restaurantta kendime harika bir pesto soslu spagetti ve kırmızı şarap ziyafeti çekiyorum.





Özgür, senin pesto soslu makarnan kadar güzeldi, itiraf etmeliyim, ama daha güzel değildi, o kesin :)


Quattro Canti - şehrin merkezi sayılıyor bu alan..




Piazza Pretoria ve Delle Vergogne Çeşmesi - Burası şehrin en prestijli sayılan alanıymış, özellikle 1500' lü yıllardan kalma olan çeşme inanılmaz ilgi çekiyormuş...



Ve Catacombe - burası inanılmaz bir yer, giderken bu kadar ürpereceğimi tahmin etmemiştim, ama içeride yaklaşık 8000 kadar Palermolu' nun mumyalanmış cesedi var, en eskisi de 1695 yılından kalma...Ve hepsinin ortasından yürümek o kadar geriyor ki insanı, sanki bir an içlerinden bir tanesi "böhhhhhhhh" yapacakmış ve ben de orada öylece yığılıp kalacakmışım gibi hissettim...

Catacombe sonrası saat 5 olmuştu, ve ben dün gece de uyuyamadığım ve acaip yorgun olduğum için, hostele gidip önce sıcak bir duş almaya ve sonra da 1 saat de olsa dinlenmeye karar verdim, çünkü akşam dışarıda yemek var...



Bu da Guiseppe' nin hostelinde birlikte kaldığım insanlar, her milletten var, karşımda oturan kızlar Polonya asıllı Kanadalı, yanımdaki Matthew 3 hafta önce gezmeye gelmiş Palermo' ya, ve o zamandan beri hostelde çalışıyor, onun yanındakiler de ikisi Amerikalı, biri Avustralyalı...

O kadar çok yedik ki akşam, önceden Guiseppe konuşmuş, anlaşmış, 16 €' ya deliler gibi yemek yedik, şarap içtik..



primi piatti ya da başlangış diyelim hadi sizin için...



pasta, tamam canım bildiğiniz pasta değil tabii ki, makarna...




secondi piatti, ana yemek ve sınırları zorlayan et tabağı

Cuma akşamı olması dolayısıyla, Guiseppe geceye devam etmek isteyip istemediğimiz sorduğunda, cevap tabii ki "Devammmmmm" oldu, ve Guiseppe bizi harika barlara götürdü. Ve alın size geceden bazı kareler, yalnız daha önce de olduğu gibi geceye ait fazla detay vermiyorum, zira alkol olunca kimin neler yaptığına inanamıyor insan :)


Yanımdaki Alex, Avustralyalı, ve tam kaçık, Aralık' ta birlikte Prag' a gidelim diyoruz...


ve bu da Guiseppe, adamım, bizim gibi, tıpkı Türk...



Palermo' da harika bir günün ardından, acaip alkollü ve yorgun bir şekilde hostelin yolunu tuttuk, içilen kırmızı şaraplar, biralar, Jameson shutlar ve votkaların üzerine bol dans, ve biraz yürüyüş neticesinde, yarı ayık yarı sarhoş, harika bir uyku çektim. Ve sabah kalkar kalkmaz ilk iş olarak size Palermo' daki ilk günümü yazmanın verdiği iç huzuruyla birazdan kahvaltımı edecek, ardından Guiseppe ile Türk kahvesi içecek, sonra da Cefalu' ya gideceğim...

Ciao...

1 yorum:

  1. Yavrum,

    Yeni ve orjinal makarna tarifleri al. Bir de hamur tarifi. Bir düzeltme bizim evde pesto sosu Aslı yapar. Ben tadarım. Orjinal soslar merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil