3 Kasım 2009 Salı

Hey Mambo, Mambo Italiano...

A boy went back to Napoli, because he missed the scenery
The native dances and the charming songs
But wait a minute something's wrong
'cause now it's...
Hey mambo, mambo Italiano hey hey mambo mambo Italiano
Go go go you mixed up Siciliano...

Napoli günlüğüme, Dean Martin' den çok severek hala dinlediğim şarkının sözleri ile başlamak çok iyi bir fikir gibi geldi bana, ne dersiniz...

Evet efendim, bu sabah 6' da Prag' dan havalanan Wizzair uçağımız sabah saat 8 itibarıyla Napoli havaalanına iniş yaptığında, 4 gün sonra yeniden güneşi görmenin mutluluğu içimi ısıtmış, şehri seveceğimi o zaman anlamıştım. Gerçi sonraki izlenimlerim şehir hakkındaki olumlu hislerimi önemli ölçüde azaltsa da, sonuç olarak hava sıcaklığının 15-16 derecelerde olduğu bir şehirde hem de Kasım ayında şikayet etmek pek de adilane bir yaklaşım olmayacak galiba.


Üstten ikinci sıra, Napoli, saat 6, daha check-in bile başlamamış...


Bense saatin kaç olduğunun farkında değilmiş gibi saçma bir heyecan, coşku, bilmem ne...


Bu da atraksiyon olsun diye çektiğim bir resim, herhangi bir önemi yok !!!

Havaalanı çıkışında merkez tren istasyonuna giden otobüse binerek "Garibaldi" isimli gariban merkez istasyona geldik. Metroya binip 2 durak gitmem gerekiyordu, ama metroya giremiyordum, çünkü bilet alınan makinalar sadece tam para attığında bilet veriyor, bilet 1,10 €, ve benim 10 centim olmadığı için uzunca bir süre uğraşmama rağmen hiçbir sonuç alamayınca, çareyi yeniden yukarı çıkıp para bozdurmak, ehhh hazır para bozdurucaz madem, bir de şu karnı doyurmak iyi olur diyerek merkez tren istasyonundaki cafede basit bir sabah kahvaltısı mönüsü ile güne başlayıp, paramı bozdurup, metroya inip, Napoli metro işletmelerinin "aynı kompartmana 1000 kişi nasıl sığdırılır ?" sorusuna cevap niteliğindeki kalabalık içinde gideceğim Piazza Cavour durağına gidip, oradan da kolayca kalacağım hosteli bulup sonunda bavullarımı atabildim.



Hostelin sahibi Giovanni acaip derecede nev-i şahsına münhasır bir adam, tam bir Italyan, ama şeker olanlarından. Beni kapıda  "Hello Turkiye !" tezahüratları ile karşıladığında, ne olduğunu anlayamadım, ama sonra adamın normal halinin bu olduğunu görünce herşey yavaş yavaş yerine oturdu.

O kadar ilgili ki adam, gelir gelmez bir harita çıkarıp gidip görmem gereken yerleri harita üzerine çizdi, yakın ve uzak çevrede görülmesi gereken yerlere gitmek için hangi tren ve feribotları kullanmam gerektiği ve biletlerinin kaç para olduğundan tutun da, Napoli' de en iyi pizza nerede yenir, en iyi kahve nerede içilire kadar her türlü ayrıntıyı verdi. Hatta hırsızlığın en çok olduğu, dolayısıyla yaklaşmamam gerektiğini düşündüğü bölgeyi de haritamda boyayarak, "herhalde yeterince anlaşılıyor, değil mi ?" diyerek olayın önemini de vurgulamayı ihmal etmedi.

Haaa bu arada, Giovanni şu anda mutfakta bize kendi elleriyle makarna yapıyor. Muhtemelen 1 saat sonra falan hepbirlikte ev yapımı - hem de italyan' ın evinden - makarna ve şarap eşliğinde akşam yemeği yiyeceğiz.

Bu oryantasyon programı sonrası eşyalarımı da bırakarak kendimi Napoli sokaklarına attığımda, saatler 12' yi gösteriyordu. Karnım yavaş yavaş acıkıyor, ancak Giovanni' nin "Italya' nın en iyi pizzasını Gino yapar, mutlaka orada pizza ye !" önerisini dinleyerek gideceğim güzergah üzerinde olması sebebiyle 1 saat daha dişimi sıkmaya karar verip teker teker önemli yerleri fotoğraflamaya başladım.




Duomo





Piazza de Gaetano

Ve daha fazla dayanamayarak, kendimi Gino' nun yerine pizza yemeye atıyorum.





Gino Sorbillo, pizzanın babalarındanmış, hatta Giovanni' nin söylediğine göre calzone tarzı pizzayı o yaratmış. Bu arada adam öldükten sonra işi çocukları devralmış, zira 21 tane çocuğu varmış, dolayısıyla hepsi dükkanda elbirliğiyle gayet güzel kıvırıyorlar işi :)
Bu arada pizza enfes, tabaktan taşıyor resmen, ve hamur incecik olmasına rağmen hiç de öyle çıtır çıtır değil, ve bu yüzden de kırılmıyor...

Karnım da doyduğu için, artık hareket etmek gerek. Son sürat yola koyuluyorum.


Napoli' de sokaklar hep böyle daracık, bir de arabalar girip çıkıyor bu sokaklardan, dolayısıyla trafik felaket, herkes korna çalıyor, deli gibi de motorsikletli var, ve hepsi trafik canavarı gibi, bir orda bir burdalar...


Gesu Nuovo Meydanı' ndaki Anıt


Gesu Nuovo Kilisesi





Castel Nuovo (Maschio Angioino) - yapımı 1284' te tamamlanmış bu kale 14 ve 15.yy' da çeşitli renovasyonlar geçirmiş...


Piazza Trieste e Trento


Piazza Plebiscito -Tarihteki ilk amfitiyatroymuş bu mekan...






Ve artık çok yoruldum, sabahki uçak için gece 3' te kalktığım için zaten uykusuzum, bir de üzerine 4-4,5 saat yürüyüş beni bitirdi diyebilirim.
Saat 6 gibi hostele geri döndüm, ve hosteldeki diğer insanlarla oturup sohbet ediyor, Giovanni' nin bir an önce makarnayı yapmasını bekliyoruz...

Yarın muhtemelen Vezuv' e gideceğim, ve zaman kalırsa Pompei' ye.
Perşembe günü ise Palermo' ya geçmeyi düşünüyorum. Sonraki 1 haftayı Palermo, Catania, Bari gibi Sicilya şehirlerinde geçirip Cuma' ya kadar mafya olaylarını biraz gözlemleyip, daha sonra da Italyan mafyası beni bir tarafımdan vurmadan geri dönmektir niyetim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder