27 Ekim 2009 Salı

Porto' da 2.Gün

Porto' yu çok sevdim, en baştan onu söyleyeyim.
Lizbon'  a göre çok daha Avrupai bir şehir, insanları daha doğru düzgün, yemekler nefis, ama özellikle şehir merkezi ve sahil şeridi inanılmaz.

Sabah bilet ve diğer birtakım ıvır zıvır işlerimi hallettikten hemen sonra, ki bu hemen sonra da yine öğlen 1' i buldu sanırım, hostelden çıkıp, şehir merkezine doğru yürüdüm.
Porto' ya geldim geleli hala hiçbir yöresel yemeklerini yemediğimi kendime hatırlatıp, şehir merkezindeki güzel bir restaurantta durup harika bir yöresel yemek yedim.
Porto' yu çok sevmemin bir sebebi de, sanırım benim gibi onların da her zaman ve her yemekte çorbaya bayılmaları.
Yemeğe mutlaka bir sebze çorbasııyla başlıyorlar, ve ardından ya deniz mahsulü yiyorlar, ki ben öğle yemeğinde öyle yaptım, ya da bol soslu et yiyorlar.



Yemekten sonra, dün yaptığım otobüslü şehir turunun ikinci turuna çıkmaya karar verdim : Porto Köprüleri...




Douo Nehri üzerinde gerek otoyol, gerekse demiryolu taşıyan toplamda 4 köprü var. Köprülerin uzunlukları 500 m ile 1 km arasında değişiyor. Hepsinin de mimarisi farklı, ama hepsi de şehrin görünümüne yakışan, ve o görünümü bir anlamda taşıyan görünüme sahip.



Yol üzerinde meşhur Porto şaraplarının saklandığı depoların üzerinden de geçiliyor.






Bu köprü, yaklaşık 800 m uzunluğu ve özellikle köprüyü taşıyan ve destekleyen kemer uzunluğu bakımından Avrupa' nın en uzun köprüsüymüş.

Bu da, sadece trenyolu taşıyan ve 600 m uzunluğu ile bir başka etkileyici köprü.






Bu da otoyol taşıyan ve diğerlerine göre biraz daha klasik bir tasarımla yapılmış, ama Portolular' ın en çok gurur duyduğu köprüymüş, niyesini bilmiyorum, zira soru soramıyorsunuz, kulağınızdaki abla durmadan anlatıyor...



Otobüs turundan indikten sonra, "Douro Nehri kenarında yürümeden dönmek olmaz !" diyerek, vurdum kendimi yola...

Yolda ilk karşıma çıkan müze, Porto Şarap Müzesiydi.







Müzede şarabın yapımından ziyade, şarabın tarihçesi, nasıl saklandığı, ve özellikle de nehir boyunca nasıl taşındığı ile ilgili pek çok bilgi veriyorlar. Bense, şarabı nasıl yapıyorlar, onu öğrenirim diye girmiştim, e girmişken herhalde şarap da tattırırlar demiştim, ama nerdeeee...

Neyse, müzeden sonra sahil boyunca yürürken beni çok etkileyen birkaç manzarayı görün istedim..


Nasıl fotoğraf ama, deniz kıyısındaki taşlara odaklanıp arkada köprüyü hafif flu çıkarmış olmam dikkatinizi çekmiştir umarım, o kadar uğraştım...



Bu turu gerçekten yapıp yapmadığıma ilişkin bazı sorular aldım, buna en güzel yanıt, herhalde köprü altı fotoğrafı olacak diye düşündüm...
Ehh, photoshopla bunu yapmak için gerçekten hiç uğraşamayacağım, gidip yerinde çekmek daha kolay geldi, ne yalan söyleyeyim...

Şehrin burun kısmında iki dalgakıran var, ve orada dalgaların boyutu ciddi büyüklükte, gerçekten..





Sahil boyunca pek çok da anıt var, ve hepsi de, bu kıyılarda tarih boyunca gerçekleşen deniz kazaları ve özellikle de şarap ticareti için denizlere açılıp kaybolan ya da kazalar sonucu ölen binlerce denizci anısına yapılmış.









Yavaş yavaş güneş batıyor, ve sahilde inanılmaz manzalar yakalamaya devam ediyorum.





Ve yaklaşık 2 saatlik bir yürüyüşün sonunda, sahildeki 1661 yapımı "Castelo do Queijo" ya geliyoruz. Tam burunda, şehrin gözetleme ve ilk müdahele kalesi olarak yapılmış. Ancak zaman içinde pek çok kez hasar görmüş, yağmalanmış, sonunda 1975' de yeniden inşa edilmiş ve sonra da donanmaya bırakılmış.



Ve son olarak, sahildeki dev deniz ağı şeklindeki anıt da, Porto için denizciliğin ve balıkçılığın ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi.



Evet efendim, bugünkü Porto turumuz da burada sona eriyor, ve Memo da yaklaşık 5,5 saatlik yürüyüşün sonunda, bitap vaziyette kalacağı hostelin yolunu tutuyor.

Kahramanımız mutlu, huzurlu, yeni bir şehir daha görmüş olmanın verdiği tatmin duygusuyla ayaklarının yara olmasına, ya da bacaklarının artık tutmamasına aldırmadan, kalan son enerjisiyle hostele ulaşıyor.

Yarın yeni bir gün, ve öğlen 1 uçağıyla hareket zamanı.
Brüksel aktarmasıyla, varış noktası : Prag Ruzny Havaalanı...

Prag' da görüşürüz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder