1 Ekim 2009 Perşembe

Korkularım Var Benden İçeri...

Siz olmadan ne de rahattım, öylesine huzurlu ve öylesine çocuktum ki..Ta ki siz beni bulup da herbir hücremin içine, bir daha sanki hiç çıkmamacasına girip de yerleşinceye kadar. Ama sizin içime girmenize, ta en derinlerime kadar inmenize nasıl izin verdiysem, sizi o derinliklerimden teker teker bulup çıkarmak, ve kökünüzü kurutuncaya kadar da korku avına devam edecek olan da yine benim.

Şu son zamanlarıma bakıyorum da, öyle çok korku girmiş ki içime..
Kaybetme korkusu – neyi ya da kimi olduğu farketmez; para, iş, sağlık ya da sevgili. Kaybetme kaybetmedir son tahlilde ! –, bulamama korkusu, ki bu korku çok dikkat edilmemekle birlikte aslında hayatı en çekilmez hale getiren korku olabilmektedir – örneğin bir haftasonu alışveriş merkezlerinden birine giriyorsunuz arabanızla, ama alışveriş merkezinin otoparkında arabanızı park edecek tek arabalık yer bile bulamıyorsunuz..

Ya da bir başka versiyonu da, hanımlar dikkat, caddede yürürken ürünlerini beğendiğiniz bir giyim mağazasının vitrinindeki bir elbiseye takılıyor gözünüz. Ama o an için girmeye cesaret edemiyorsunuz, ya da o an yetişmeniz gereken bir yer var, dönüşte uğrar alırım diyorsunuz, ama gitmeniz gereken yere gidip de beğendiğiniz elbiseyi almaya son derece kararlı bir şekilde o mağazaya giderken, mağazanın kapısından girmenize tahmini 20 adım falan kala bir korku beyninizin o yüksek kale duvarlarını aşarak, ilk sızmayı gerçekleştiriyor, ve artık o an itibarıyla yeni korkununuz hayırlı olsun, artık kaleniz fethedildi, teslim alınmanız çok yakındır...Ve nitekim sizi esir alan korkunuz, sizden önce sizin beğendiğiniz elbiseyi almış oluyor, ve siz mağazaya gittiğinizde aynı elbisenin sadece sizin bedeninizde olanı bitmiş oluyor, hem de tam siz o gitmeniz gereken yere gidip dönüşte uğrarım dediğiniz sıralarda. Tabi bu detayı sizinle paylaşan mağazadaki görevli bunu size özellikle hatırlatıyor, çünkü o da tüm benliğiyle sizi esir alan “Korku Imparatorluğu” nun bir destekçisi.

Benim yaşadığım korkulardan bir başkası da, yanlış yapma korkusu ki, “bu korku bende yok !” diyen her kimse, yalan söylüyordur demek istemiyorum ama, bazı şeyleri gözden kaçırdığı ya da görmezden geldiği söylenebilir. Zaten bu korku bize en küçük yaşlarımızda ailelerimiz tarafından öğretilmiş, belki de ilk öğrendiğimiz korku. Bu yüzden de bir süre sonra artık bu meret, bizi biz yapanların başında gelmeye başlar, sanki vücudumuzun yapıtaşlarından oluverir. Şöyle ki, vücudumuzun yüzde 80’ i su, geri kalanın da bir kısmı kan, bir kısmı kemik, organlar çok az yer tutuyor, ha bir de korkular var...

Benim için en yeni korku ise, “kendimi bulma” korkusu. “O nasıl şey öyle !” diyenleri duyabiliyorum. “Insan kendini bulmaktan niye ve nasıl korkar ki ?” diyenlere cevabım çok net :
Korkar efendim, hem de öyle bir korkar ki...Eğer insan yıllar boyunca öğrendiklerinin, yaşadıklarının ve inandıklarının yanlış ya da sahte olduklarını görürse, “o halde gerçek nedir, ve ben kimim ?” sorusunu kendine sorma ihtiyacı duyuyor. Ve her şey de bu soruyla başlıyor zaten. Bu soru, insanın kendini bulma korkusunu tetikleyen soru ve kelimeler topluluğu. Geçenlerde seyrettiğim bir filmde de anlatıldığı gibi, dünya üzerindeki tüm insanları öldüren kelimeler söylendiği anda, ki bu kelimeler her birey için farklı, işte o kelimeler ve cümleler dile geldiği anda, o kişiye “ölüm virüsü” bulaşıyor. Ve beklenen son...

Korkuda olan da aslında bundan çok farklı değil. Bir zihninize girmeye görsün, ille de onu gözlerinizle görmeniz, onu söylemeniz ya da birinden duymanız falan da gerekmez. Yeter ki bir saniye hatta belki daha da kısa bir an için aklınızın bir köşesinden geçsin, “Bay Korkuyu Takdimimdir” şeklinde artık gölgeniz gibi kendileri sizi takip eder. Gece-gündüz, işte-evde, orda-burda, nereye giderseniz gidin, ister yemeğe gidin – ama yemeğe gidiyorsanız onun için de sipariş verseniz iyi olur, zira en kötü korku, karnı aç korkudur ! – isterseniz sevgilinizle başbaşa bir gece geçirin. O size her koşulda ve her durumda hizmet edecektir, hiç endişe etmeyin...

Daha burada saymadığım kim bilir ne korkular vardır, olacaktır, ve daha nicelerini de keşfedeceğizdir.

Bu korkulardan kurtulmanın ise tek yolu var bana göre, kandırmak. Evet evet, onları kandırmaktır onlardan kurtulmanın tek yolu. Ehhhh, bunu nasıl yapacağınızı ise söylememi beklemeyin, zira o da benim sırrım. Ama çok merak eden varsa, bir şekilde bana ulaşır, ve işin sırrını öğrenir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder